Diğer Önerdiklerim

Amerika’nın İnsanlığa Karşı “Uzun Savaşı”

https://www.globalresearch.ca/imperial-conquest-americas-long-war-against-humanity/5364215

web sitesinde Translate Website kutusuna tıklayıp Türkçe’yi seçerek yazının Türkçe’sini okuyabilirsiniz

1 Yorum

  • Yucel Erken 16 Temmuz 2022

    Amerika Birlesik Devletleri’nin kendisi gibi düşünen ülkeler oluşturma çabaları oldugu inkar edilemez olmakla beraber, ABD’nin dünyayı nelerden kurtardigi ve sonrasinda kendi sinirileri içerisine çekildiğini hem 1inci hem 2nci Dünya Savaslari’nda görmedik mi? Asagidaki yazımı 26 Haziran 2022 günü Talas Amerikan Ortaokulu eposta grubunda paylasmak amaciyla derlemiştim. Bana göre, benim yazımda anlatılanlar ‘global research’ ortamında yer alan yazıdaki ile ayni fikirde olmamakla beraber, tecrübeli bir diplomat ve politikacının gözüyle iki ittifakı bir dünyaya dogru gitmekte oldugumuzu anlatıyor:
    Rusya bütün Avrupa Birligi üyesi ülkelere dogalgaz ikmalini kisitladigi gibi petrol akisinda da kisitlama yapiyor. Onumuzdeki Kis aylarindaki ısınma ve evlerin öncelikli doğalgaz ihtiyaçlarını karsilayabilmek icin yogun çalismalar ve yeni uluslararasi anlasmalarin yapildigini gözlemliyorum.

    Diger taraftan, son bir haftadir Avrupa’da sürekli ve artarak konusulmakta olan Kaliningrad konusu öne çıkıyor. Kaliningrad, Baltik Denizi sahilinde, Rusya’ya ait bagimsiz bölge niteliginde bir sehir. Kaliningrad Rusya sinirleri içerisinde degil. Ulasim ve tedarik Polonya ve Litvanya siniri boyunca devam eden Rus tren hattiyla yapilmakta. Sehir, Rusya’nin Baltik Deniz Kuvvetleri üssü ve önemli bir sanayi merkezi. Ukrayna Savasi nedeniyle Nato üyesi Polonya ve Litvanya, kendi topraklarindan geçen bu tedarik ve ulaşım yolunu kapattilar. Rusya bu kapatmanin bir abluka oldugunda israr ederken, Brüksel kapatmanin sadece silah, cephane ve savas malzemelerini kapsadigi icin bir abluka olmadigini açikliyor.

    Bu nedenlerle de, bugün yayimlanmis olan liberal muhafazakar siyasetci Rasmussen ile yapilan bir söylesiyi özetleyerek paylasmak istiyorum. Rasmussen 2001-2009 seneleri arasinda Danimarka Basbakanligi ve 2009-2014 senelerinde NATO Genel Sekreterligi görevlerini üstlenmişti:

    NATO üyelik antlasmasinin caydirici niteligi olup olmadigi konusunda ne düsünürsünüz?
    Caydiricilik kesin. Rusya herhangibir sekilde NATO topraklarina tecavüz ettigi taktirde kesinlikle karsilik bulacak. Benim tanidigim Putin mantıklı bir lider ve bu konudaki gerçeğin tam olarak bilincinde. Ukrayna konusunda kendi istihbarat kaynaklarindan gelen bilgilerdeki eksikler nedeniyle önemli bir hata yaptigi halde, Putin kesinlikle ortaliktan kalkip, yok olmayacak. Sagliginin iyi olmadigi, yahut Rusya’da ayaklanma yaşanarak bertaraf edilecegi tamamiyle iyimser hayalden baska birsey degil.
    1997de NATO-Rusya Temel Anlaşması, 2002de NATO-Rusya Danisma Konseyi gibi teşebbüsler saldirganliklari önlemek için yakinlasma teşebbüsleri iken, geçen zaman zarfinda yasananlar bütün çabalarin basarisizligi degil mi?
    Batili ülkeler olarak pekçok konuda kararsızlıklarimiz ve ortak davranislarda birlik olamama seklinde zayıflıklarimz oldu. Dönüp geriye baktigimda zayifligimizin ilk belirtilerini 2008 senesinde Bükreş’teki NATO zirvesinde Ukrayna ve Gürcistan’in üyelikleri konusunda net bir fikir birligine varamiyarak gösterdik. Nitekim 2008 senesinde Putin ile kapali kapilar ardinda yaptigimiz gizli görüşmelerde bize net bir dille Ukrayna’nin bagimsiz bir devlet olmayıp, tarihi Rus Imparatorlugu’nun bir parçasi oldugunu söylediğinde; hatta, 1954 senesindeki Sovyet Merkez Komitesi toplantisinda Kirim’in Ukrayna’nin bir parçasi olarak taninmasinin hukuksuz olduguna dikkatimizi çektiğinde söylediklerini yeterince ciddiye almamis ve kalkip 2022 senesinde kendisini imparator Büyük Petro’ya (Türkiye’de ‘Deli Petro”) benzetecegini hiç mi hiç tahmin edememiştik. Halbuki, toplantimizdan dört ay sonra Rusya Gürcistan’a saldirarak ülkenin iki vilayetini resmen isgal ettiginde de birlikle ve güçlü bir tepki veremedik. Bütün kontrolü kaybettigimiz 2004 senesinde Rusya’nin Kirim’i tümüyle isgal etmesiyle de iyice netlik kazanmis oldu.
    Rusya Devlet Baskani’nin davranislarini halâ hafife aldigimizi mi düsünüyorsunuz?
    Kesinlikle. Rusya’nin bundan sonraki hedefinin Mariupol ve Odesa üzerinden Moldovya’ya uzanmak ve Ukrayna’nin Karadeniz ile olan bagini tamamen ortadan kaldirmak oldugu konusunu ciddiye almak zorundayiz. Moldovya’dan sonra hedefinde Gürcistan’in tamami olacak. Ancak, Alman Sansölyesi Scholz’un kararsiz ve gecikmeli davranislari; Macron’un israrla ‘Putini bizim tarafimizdan zor duruma düşürüldügü hissine kaptirmamaliyiz’ sözleri, Batili ittifakin halâ birlik içerisinde olamadiginin göstergeleri ve Selenski’yi Kirim ve Donbas’dan tümüyle vazgeçmeye zorlayan davranışlar. Bu durum da maalesef Dünya üzerindeki bütün otokratlari cesaretlendirerek, yeterince acımasız davrandıkları taktirde istediklerinin tamamini elde ederek ödüllendirilecekleri fikrine götürmekte. Dogu Avrupa liderleri hayalperest degiller ve Moskova’nin kesin olarak frenlenmesi gerektigi görüsünde birleşiyorlar.
    Bundan sonra nasil gelismeler olabilir?
    Dünya ekonomileri basarili bir esneklik sergileme gücüne sahip oldugu icin, süratle ve giderek artan bir çaba ile alternatif enerji kaynaklari üzerinde çalisilmakta. Rusya ise bu savastan sonra yalniz kalarak, Çin’in etki alanina girme ihtiyaci duyacaktır. Diger taraftan Çin, Batili ülkelerin birlik halinde davranarak emrivakilere göz yummadigini gördügü için, Tayvan’a saldirarak isgal etmeye kolay kolay cesaret edemiyecektir. Kurulmakta olan yeni Dünya düzeninde iki taraf oluşuyor. Taraflardan birinin liderligini Çin, digerinin liderligini ABD üstlenmekte. Dolayisiyla da dünya ülkeleri karar vermek mecburiyetindeler: Otokratlardan yana mi olacaklar? Demokrasilerden yana mi olacaklar?

    Sevgiler
    Yücel Erken TAO59 TAC62

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir